2012/08/04

92'nin Çocukları

Bizler 92′nin çocuklarıyız.
92′nin uzun,soğuk kış gecesinde yelkovanın akrebi yakaladığı dakikalarda, yaşama gözlerini açan o sıska çocuklarız. 
Bizler 92′nin ilk adımları, gece yarısında;
uzun sessiz karidorların,
rutubetli duvarların sessizliğini bozan o çocuklarız. Bizler 92′nin Mart gecesi Erzincan’da binaların altında gözlerini karanlığa son defa kapatan yüzlerce insandan kalan,o umudun çocuklarıyız.
Bizler 92′nin Şubat’ın da Azerbaycan’da biz azeri annenin ardında bıraktığı kimliksiz, adressiz altı yaşındaki elbisesine kan bulaşmış o kız çocuğuyuz.
Bizler 92′nin edebi sessizliğine uğurlanan, özgürlüğün melodisi John Cage’nin ardında bıraktığı bir kaç kitap ve bestelerine soluk veren o çocuklarız.
Bizler 92′nin dünden kalma çocuklarıyız.


Merve Şener
2010



2012/08/03

Gecenin Bilmem Kaçı

Gözyaşlarımın tuzunu emdim,
Çatlamış dudaklarımla..
Kasvetli bir hava, iliklerimde hissettiğim..
Güneş sanki beyaz tenime inat
Yakıyor, avuç içlerimi..
Nedenini çözemediğim bir ıslaklık var 
Annemden kalma, mavi elbisemde.
Yıllarca, geceleri yalnız geçtirdiğim halde.
Tuhaf bir yorgunluk var, omuzlarımda.
Sesim kısık.
Akşamdan kalma soğuk kırmızı bir şarap olmalı sebebi.
Saçlarımın uçları kırık.
Uzun zamandır kestiremedim,
Kaç ay önceydi, hatırlamıyorum.
Aynaların karşısında dimdik durmaya çalışan,
Bir beden diliyorum ama yapamıyorum.
Aynalar sanki biraz sinsi,biraz da yalancı..
Günlerce törpülenmemiş tırnaklarımı fark ediyorum
Ellerimi, yanaklarıma götürünce..
Dağınıklığımın sebebini bilmediğim
Bir kitap arıyorum, odamda.
Yazarı altı yıl önce öldüğünü hatırlıyorum
Ve bir kaç tane de kahramanlarını.
Masanın üzerinde, kokusunu hissettiğim
Şekerli bir kahvenin tadına bakıyorum;
Tadı biraz, anlamsız.
Ezberini unuttuğum bir şiir dolanıp duruyor dilimde.
Yıllardır ilk defa kusursuz ve yanlışsız hatırlayabildiğim.
Gecenin bilmem kaçında,
Kim bilir hangi sebepten aradığını bilmediğim yabancılaşan bir numara.
Gözlerimin kapandığını,
Kirpiklerimi tenimde hissedince anlıyorum.
Şiirimin sebebini düşünüyorum,
Fakat düşünmekten bir an soğuyorum.
Uykuyu davet ediyorum,
Cömert bir teklifle.
Hatırlayamıyorum gecenin bilmem kaçında
Davetime teşvik ettiğini..


 M.Şener
22.05.11 / 03.41 


2012/07/13

Bay Franz Kafka


''Sonsuzluk olsam bile kendimin içinde çok darım.''
                                                      
                                       F.Kafka

 
Kafka'yı tanıdığım ilk günden beri, Milena'yı kıskanırım. Kafka her kelimenin, anlamlarından birini Milena için ayırdığını düşünürüm.Geceleri Kafkayı keşfe çıkarım. Soluklanmadan bir kaç satırı okur ve ölümü kapıda bekleyen bir adamın sesini hissederim, sessiz karidorlarda. Kafka, ölüme cümle arasında ki virgülden daha yakındır 1917 yılının Ağustos ayında. Sayfalarda takip ederim Kafka'nın öksürüğünü. Acısını hissederim, paragraf sonlarında.Geceyi aydınlatacak bir umut bulamam.Umut yoktur.Aşk vardır. Aşkı bile acı sarmıştır. Milena aşktır. Biraz da acı. 
Kafka günden güne tükenen bir mum gibidir.Tükenişine çare yoktur.Çaresizliğe aldırış etmemeye alışkanlık edinmiştir 1924 yılının Nisan ayında. Kafka elinde kalem, aklında birbirini kovalayan düşüncelerle yazar; dünü, bu günü ve yarını.
Mesela, 22- 23 Eylül 1912 yılında sekiz saatte bir roman yazar bay Kafka. Sanat düşmanı bir ailede sanatsever, hristiyan bir toplumda yahudi bir adamdır Kafka.
Ne azdır, ne çok bay Kafka.

 
''Kimi zaman şuna inanıyorum: Birlikte yaşayamayacağız, boyun eğip rahatça uzanıvereceğiz yan yana, ölmek için. Ama ne olacaksa senin yanında olacak. ''
                                                                                                                                     Franz Kafka


M.Şener
13.07.12


2012/07/12

Gülyazı Soruyor, Ben Susuyorum

 
















Gülyazı
Şırnak / Uludere
Bu gün  Gülyazı'yı dinliyorum. O söylüyor ben susuyorum
Bildiğim tek bir şey var ki onun verdiği anlamları, ben hiç bir kelimeye veremem bu gün.
Boyundan, yaşından büyük cümleler kuruyor Gülyazı
Hiç gitmediğim bir şehirden sesleniyor bana.
Hiç görmediğim bir evden, kokusunu duymadığım bir havadan sesleniyor.
Gülyazı soruyor, ben susuyorum. 
Cevabını veremiyorum ölümün, ağıtın, karanlığın.
Cevaplarından korkuyorum soruların. 
Gülyazı ağlıyor, ben susuyorum.
Tesellisini bulamıyorum ölümün, abisizliğin. Ki ;
Oyuncaklarla, çikolatalarla kandıralacak kadar çocuk bakmıyor gözlerime.
Avutamıyorum Gülyazı'yı. Hıçkırıkları,sessizliğime karışıyor. 
Gülyazı bakıyor, ben susuyorum.
Cevabsız, hayalsiz, umutsuz ve abisiz kalan bir kız çocuğuna verecek cevap bulamıyorum.

M.Şener
12.07.12


2012/07/05

Devrim

Adın, içime kurulmuş bir hükümet gibi.
Duyguların, isyana hazır birer avam.
Gözlerinden, izliyorum dünün öfkesini, yarının umudunu..

Adını büyük harflerle söylediğin bir kelime sızıyor, dudaklarının arasından

-Devrim, diyorsun..Devrim!

Sesin yüreğimde yankılanıyor.
Şiddetleniyor harflerin.
Soğuk rüzgarlar estiriyorsun içimde..
Yağmurlarımda ıslanıyor, dudaklarının arasından özgürlüğe kavuşan kelime, devrim.
Düşünceler seçiyorsun ,fikrinden.
Cümleler kuramadan, 
bitap düşüp, ölüyor devrim.




M.Şener 06.01.12 

2012/07/02

Gökyüzünü Kurtara Bilir Miyim ?




Teşbih sanatıyla anlatamam gökyüzünü.
Dinlemekle, okumakla anlatamam tanıklık etttiğim dünyayı.
Paragraflarla,mısralarca dile getiremem içindeki kaybolduğum maviyi.
Denizden aldığı çoşkuyu sayfalara sığdıramam.
Tanımların en güzelini ben yapabilir miyim;
Sözcüklerde, heceler katledilirken ?
Pirinç taneleri, gibi ayıklayabilir miyim karayı, gökyüzünden ?
Ya da bomboş bakan bakışlardan kurtara bilir miyim gökyüzünü ?


2009 / M.Şener


2012/07/01

Sóley Söyledi

Saçlarının rengini güneşten alan kadın, yeryüzünde ki tüm ateşleri söndürecek kadar ağlıyordu.
Absürd olmuş duygularını hatırlatan İrlandalı yazarın kitabını yırtıp atmıştı.
Sóley söylüyor, kadın ağlıyordu. Genç şarkıcının sesi, kadının hıçkırıklarına karıştı.
Öfkeliydi kadın;
Devrimi geç kalmış bir ülkeye, zamansız giden bir adama, altı yanmış bir yemeğe belki de, fincanın üzerinde ki Osmanlı motiflerine bile öfkeliydi kadın.
Bu gün duvarlara öfkesini kusan devrimci gençlerden daha öfkeliydi, kadın ve öfkesini dindirmeyecekti haber bülteninde; özgürlük, eşitlik gibi kavramları dile getiren bir kaç takım elbiseli adamın söyledikleri.
Kadın öfkeliydi, gökyüzü ağlamaklı.
Gökyüzü bu kadar erken ağlamasaydı, kadının yıllara meydan okuyan elbisesi ıslanmayacak ve öfkesi bir kat daha artmayacaktı bu gün.
Oturduğu banktan kalktı kadın. Islak ve öfkeli. Ellerini açtı, avuç içlerine yağmuru biriktirip dans etti.
Sóley söyledi, kadın dans etti.

29.06.12/ 21.11

M.Şener



2012/04/30

Oğuz Atay

Elinde üçüncü hamur kâğıttan basılmış gazetelerle bağırıyordu, on iki yaşında ki genç delikanlı.
‘’Selim öldü’’ diyordu, 1970’nin Temmuz’unda.
 Selim öldü, dedi. Turgut ağladı. Aydınlığın yerine karanlığa bıraktı 724 sayfa.
Turgut ağladı, ben ağladım.
Günseli ağladı, bir kez de Günseli için ağladım.
724 sayfanın bilmem kaçında ıslattım gözlerimle, Günseli’nin yanaklarını.
Selim davet etti. Ölüm geldi. Tabancalı adam tutunamayanların katili oldu,1977’nin Aralık’ın da.
77’nin en soğuğuydu, en sessizi, en ağlamaklısı.
Kundakta ki bebek bile ağladı, ben bir kez de gözlerinde hüznü biriktiren adam için ağladım.

Oğuz Atay Anısına..


 M.Şener 
22.51//30.04.12

2012/04/03

Şair Olasım Geliyor

Ağzım pis bu ara.Sövüp sövüp duruyorum dikişleri sökük ayakkabımın içine giren taşlara..
Bu ara aynaya bakamıyorum, korkuyorum aşk çarpmış bir ceset görmekten..
Hatırlayamıyorum ayın hangi perşembesin de kaybetmiştin, kol düğmelerini saçlarımda..
Çizdiğin bir resmi görüyorum baş ucumdaki masanın üstünde..
Üst üste birikmiş kağıtların en dibinde; Eskiyi canlandıran bir kağıt buluyorum, üzerinde yazılı cümleler yıllanmış bir şarap kadar eski..
Düşünüyorum, hangi şairdi, kelimeleri ipteki beyaz çamaşırlar gibi özenle sıralamış..
Şair olasım geliyor ama beceremiyorum.

04.08.11/ 15.42

M.Şener

Ekspresyonist Bir Kadın



Sonra diye başlayan bir cümle okumuştum en sevdiğim romanın 235.sayfasın da.
'Sonrasında..' diyordu Wilhelm Worninge'nin izinden giden İrlandalı bir yazar.Sonrasını okumamıştım.
Sonrası kayıp biraz da düş kırıklığıydı.
Fonda 80'lerden kalma İngiliz bir kadın şarkıcının; içimi üşüten sesini duyuyordum.Şarkı kimseyi hatırlatmamıştı.
Üstelik İngilizce konusunda da hiç iyi değildim.Fakat hüzünlenmiştim.
Öyle ki; her an şimşekler çakacak,içimin yağmuru yağacak gibiydi.
Ayaktaydım.Ne yapmak için yerimden kalktığımı hatırlayalı bir kaç saniye olmuştu.
Kağıt, kalem ararken düşüncelerimin, bir kaç tanesi aklımın dikenli tellerinden kaçıp gitmişti.
Aklım, 'Son günlerde kimler gitmişti?' sorusunu bir plak gibi tekrarlıyordu.
Düşünceyi aklımdan kovmaya çalıştıkça; Richard'ın vahşi kapitalizme ve antisemitizme yarattığı ayrımcılığa karşı inatlaştığı gibi,düşüncelerimle inatlaşıyordum.
-Kimler gitmişti?
Bildiğim bir şey varsa sorunun cevabı, toy bir kadını ağlatacaktı.
Kadın ise kendisini ağlatacak kişinin yine kendisi olduğuna inandırmıştı.Tıpkı ezberini yaptığı ekspresyoniz bir kadın gibi davranacaktı..Zordu bu.
Zor olanlar diye sıralanan cümleler yer edinmeye, hazırmış gibi sıralanıyordu fikrimde..
Kağıt konusun da başarılı olamamıştım fakat kalemi bulmuştum.
Kalemi elime alır almaz,içimde hapsettiğim bir kaç cümleyi kustum masanın üzerine.
Kelimeler,harfler darmadağan olmuştu,masanın üzerinde.
Kustuğum cümleleri iz kalmayacak biçim de sildim.
Eğer yıl 1924 olsaydı,Kafka da böyle yapardı.

 03.02.12//12.19 

M.Şener